Mikrobiyota nedir?
Mikrobiyota, özetle insanlar da dahil olmak üzere birçok canlıda bulunan mikroorganizma popülasyonu olarak tanımlanabilir. Yani diyebiliriz ki, insan hücresi olmayan tüm mikroorganizmaların –yani bakteri, mantar, virüs ve protozoa ailelerinin- tümü. Böyle söyleyince, konuya bir mesafe koymak istiyor insan elinde olmadan değil mi? Endişeye mahal yok! Onlar hep oradaydı ve biz nefes aldıkça da bizimle yaşamaya devam edecekler.
Vücudumuzda sessiz sedasız yaşayan ve bizi biz yapan; bakteriler!
Bedenimiz dediğimiz her hücreye karşılık, bize otostop çeken 9 ayrı yabancı hücre var. Sadece sinirler, organlar ve kandan değil; ayrıca bizimle yaşayan ya da bir süreliğine bizi gidecekleri durağa kadar kullanan mantarlar ve bakterilerden de oluşuyoruz. Belki inanamayacaksınız ama hayatımız boyunca 5 Afrika filinin ağırlığına eşit miktarda bakteri taşıyor olacağız. Bir taraftan bakınca; artık biz birer birey değil, yaşayan ayaklı kolonileriz. Galaksimizdeki yıldızların tümünün sayısından daha fazla mikroorganizmayı içimizde barındırıyoruz. Bu mikroorganizmalar immün sistemimizi eğitiyor, içerlikli olmayan, tanımadığımız, zararlı bakterilerle savaşıyor veya savaşılması için gerekli bileşenleri üretiyor.
İnsan Biomu Projesi
2008 yılında araştırmalara başlayan İnsan Biom Projesinin çalışma sonuçları da gerçekten baş döndürücü. Bu araştırmalar neticesinde yavaş yavaş hangi bakteri, ne işe yarıyor öğrenmeye başladık. Örnek vermek gerekirse; bağırsaklarında yüksek miktarda Christensenella Minuta bakterisi olanlar, olmayanlara göre çok daha zayıf. Belki de bu araştırmalar sonucunda ileride diyet tarihe karışacak. Bizlerse, cici bakterilerimizi nasıl mutlu ederiz ona bakacağız. Yakın zamanda genetik ayak izimiz, mikrobiyota ayak izimizle yer değiştirecek. Şimdilik bilinen en önemli konu ise; hangi bakterilerin olduğundan ziyade, bakteri cinslerinin çoğunluğu ve kendi aralarında oluşturduğu dengenin sağlıklı insanı oluşturması. Bir popülasyonu kayırmak yerine, hepsinin dengeli ve huzur içinde yaşamalarını sağlamak en önemlisi.
Mikrobiyota çalışmaları
Mikrobiyota çalışmaları ilk olarak egzama ve sedef tedavisinde gündeme geldi. İlk çalışmalar bu hastalıklar için yapılmış olsa da, hasarsız mikrobiyotayı koruma fikri ilk günden itibaren vardı. Gün içinde bir çok zorlamayla karşı karşıya kalan cilt mikrobiyotasının dengesinin korunması sağlıklı cildin anahtarı olarak görülmeye başladı.
Simya Evi olarak biz bu konuda ne yapıyoruz?
Simya Evi olarak biz çalışmalarımızı bu konuda üçe böldük. Hasar vermemek, mikrobiyotayı dengede tutmak için beslemek ve mikrobiyotanın üretemediği postbiyotikleri takviye etmek. Ürünlerimizin tamamı, mikrobiyota dengesi gözetilerek üretiliyor. Özellikle de mikrobiyota dengesini bozan koruyucular, yüzey aktif maddeler ve sert asitlerden kaçınılıyor. Cilt bakım ürünlerimizde yer alan temizleyici ve nemlendirici doğal ürünlerimizin içindeki mikroşekerler, prebiyotik içerikleri bakterilerimizi besliyor. Onların sağlıklı ve gürbüz olmalarını sağlıyor. Fermentasyon ürünü postbiyotik içeriklerimiz ise; dengesi bozulmuş ciltlerimizin bu kaliteli bakteriyel ürünlerden mahrum kalmamalarını sağlıyor.