Bize cildin hep üç katmandan oluştuğu söylenir, doğrudur da. Cildimizin hava ve dış etkenlerle sürekli temasta olan en üst katmanı epidermis, cildin dolgunluğunu belirleyen orta katmanı dermis ve yağlı dokular ve kan damarlarından oluşan, en derin katmanı hipodermis. Cildimizin en dış katmanı olan epidermisin kalınlığı vücutta bulunduğu yere göre de değişiyor, örneğin göz kapağımızın üstünde 0.4mm gibi incecikken, yüzümüzde 5 kat kadar daha kalın olabiliyor.
Cildimizi bir yaylı yatak olarak düşünelim.Yayları yerinde ve sağlamken yatak ne kadar düzgün görünüyor ve rahat değil mi? Ama bu yaylardan biri ya da birkaçı kırılsa, yatak hem içe göçük görünecek, hem de üstünde yatmak rahatsız olacak. İşte bu üçlü yay sistemindeki yaylar hyalüronik asit, elastin ve kolajendir.Hyalüronik asiti rahatlıkla, kolajeni de küçük parçalara bölerek takviye edebiliyoruz. Ancak derimize esnekliğini veren elastini kendimiz sentezlememiz gerekiyor. Hep diyoruz ya, Simya Evi olarak biz tüm ürünlerimizi mikrobiyota ve nörokozmetik ekseninde oluşturuyoruz, işte derdimiz bu elastin ve onun üretimiyle. Çünkü yerine dışarıdan koyamadığımız tek maddemiz bu. Matematikte, üç nokta bir düzlemi oluşturuyor ya, kozmetikte de bu üç madde cildin kırışmasını engelliyor.
Şimdi derimizin üstünde bir de kıllar var. Bu kıllar bizim gözenek dediğimiz çukurların içindeler. Bu gözenekler de epidermisin içinde olmakla birlikte epidermis katmanıyla birlikte taaa dermise kadar saplanıyor. Hepimizde bir gözeneklerim genişledi, daraldı yanılgısı vardır. Gözenekler genişleyip daralmazlar.Cildimizin sıkılığı azaldığı zaman gözeneklerimiz genişlemiş görünür. Bir de yüzümüze bir şeyler sürmeye başladığımızda gözeneklerimizi de farkederiz. Genelde ilk gözeneklerim genişlemiş endişesi cilt bakımına yeni başlayınca oluşur.
Her gözeneğin dibinde, kıl kökünün yakınlarında, apokrin ter bezi adını verdiğimiz, yüzümüzün terlemesini sağlayan minik su istasyonları bulunuyor. Bunlar cildimizin hidrolipidik filminden sorumlu ve cildimizin sıcaklığını düzenliyorlar. Bazen kullandığımız kozmetik ürünlerde, özellikle güneş kremlerinde, 5-10 dakika sonra yüzümüzde tek bir kere bir terleme hissederiz. Ürün kendi filtresini oluşturabilmek için buradaki filmi dışarı atar.
Ve yine her gözeneğin dibinde, bir de yağ bezi adını verdiğimiz bir de sebum fabrikamız bulunur. Bu fabrikanın görevi cildi dehidratasyondan korumak için bir yağ tabakası oluşturana kadar sebum salgılamaktır. Sebum azalınca çalışmaya başlar, yeterli sebuma ulaşınca durur. Bu noktada sabahları yüzünüzü sabun, yüz yıkama jeli gibi ürünlerle yıkamayın diyoruz ya, işte tam da bu sebepten diyoruz. Biz sabah yüzünüzü yıkayıp bu sebumu ciltten arındırdığımızda, aşağıdaki yağ bezesine üret komutu veriyoruz, üstüne güneş kremi ve diğer makyaj malzemelerini de sürdüğümüzde cümbüş başlıyor.
Cildimiz yaşayan bir organ ve cilt mikrobiyotası ismini verdiğimiz bakterilerden oluşuyor. Bazen bu yaşayan organizmaların dengeleri bozuluyor ve sivilce, enflamasyon gibi problemlerle karşılaşıyoruz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.